Yedinci Gün

Yedinci Gün

(0) Comment - 0 Point
Stock
100 Piece
Stock code
ILETISIM065
stock status
in stock
Price
9,97 USD + VAT
*starting from 1,50 USD!
%20 discount
9,97 USD
7,97 USD
This is a story where lines turn into spheres, time turns into eternity, and infinities turn into dreams. The extraordinaryness of ordinary people, the transformation of well-known stories into dreams, the ennobling of weaknesses, and the sinfulness behind virtues will flow into minds with all their sincerity. The weakest and most sublime aspects of being human will once again become knowable with the touch of a story. İhsan Oktay Anar will surprise you once again with this new dream. You will travel in spheres, not lines, and travel to unknown moments of known times. When you enter the door of this unfamiliar world, you will feel familiar and find yourself traveling with the flow with the comfort of surrendering to the magnificence of simplicity. Drawing on the Cover: İhsan Oktay Anar A chapter from the book: It was already past midnight when the gas tanks were filled. Selahattin went up to the control cabin of the airship first, climbed into the airframe and went to the engine cabin. İhsan Sait and İdris Dede climbed the wooden stairs to the control cabin. Aman Baba was in charge of the workers below. Twenty-point landing moorings were suspended from the control and engine cabins above. By the order of Aman Baba below, about 60 workers were suspended from these moorings. I heard Baba Aman say, 'Get ready! Attention! Now!' With that said, the workers assigned to this job broke the ropes connecting the zeppelin to the sandbags with an axe. At this very moment, the men who were hanging on to the moorings with all their strength seemed to be swept off their feet. Aman Baba said with fear, 'Everyone to the moorings!' When he shouted, the remaining workers ran in a hurry and hung on the ropes, thus saving the airship, whose top almost touched the ceiling of the hangar, from being damaged. Oh Father, 'Come on, my lions! Let me see you!' After shouting, the men began to pull the airship out of the hangar, tearing themselves apart. As they were hanging on the ropes of the huge hydrogen-filled aerial schooner, which looked like a dragon eager to rise to the skies, from time to time their feet were cut off from the ground, and in such situations when they rose from the ground, they were shaking their legs as if they were running in space. When they finally came out, this time they got wet not with their own sweat, but with heavy rain. Moreover, the strong wind that moved the zeppelin here and there made the work of the workers difficult. Oh Father, 'Do not let go of the moorings! Cling to the ropes the same way you cling to the Holy Quran! 'We have 40 steps left!' When he shouted, most of the workers had run out of strength. Finally they were able to get the airship far enough from the hangar. But almost all of them had exhausted zero. Soon, the people on the zeppelin dropped the moorings. In the control cabin of the airship, while İdris Dede was fastening the machine guns to the brackets on the port and starboard windows he had opened, İhsan Sait pulled back the lever of the engine room telegraph and shouted from the communication pipe to the engine cabin, 'Selo! Port and starboard engines start! Half way forward!' he shouted. When Selahattin turned the magnetos and started the altitude engines loudly, all four propellers of the airship shouted, 'Flap!….. Flap!.. Flap! Frrrrrrrrrrrr!' He started to return with his voice. When İhsan Sait pulled on the cord and drained water from the aft ballast tank, the airship sailed with its tail in the air for a while. However, after breaking the rudder and turning the airship to where the wind was blowing, as soon as he hung on the cord attached to the valve of the bow ballast tank until the declination indicator showed 14 degrees, he shouted 'Foşsssss!' from the airship to everyone below. The water emptied. The airship was now sailing nose up, with its stern turned to the wind, as it should be, and was slowly climbing into the skies in that dark night and under the rain! May God protect us from the evil eye, this huge airship was truly magnificent! Masha'Allah, Bârekallah, God bless you and God bless you! But unfortunately, at that very moment, a misfortune dispersed the pitch black rain clouds and the light of the full moon revealed the airship like daylight for a while.Number of Pages: 240Print Year: 2012Language: TurkishPublisher: İletişim Yayıncılık
Publisher : Contact Publishing
Number of pages : 240
Publication Year : 2012
ISBN : 9789750510861
The heart : Turkish
Be the first to review this product!
Price information, pictures, product descriptions and other issues that you find inadequate points you can send us using the suggestion form.
Thank you for your comments and suggestions.
İsim yazılı kupa istedim kupada isim yok
F... D... | 09/11/2024
Alış veriş yapmak gayet kolay oldu.
Üye olmadan sipariş verebildim.
Ayrıca, kargo süreci hakkında da sistem üzerinden güncel olarak bilgilendirildim.
Memnuniyet duydum.
YUKARIDUDULLU MAH.NATO YOLU CAD.NO:182-B BEDRİ CENGİZ ÇANAKLI | 28/10/2024
Sitenizi beğendiğimi söyleyebilirim.
Nursel DOĞAN | 25/10/2024
Çok güzel ve eğlenceli bir kitap sitesi olmasının yanı sıra kültürel ve sanatsal açıdan geniş bir yelpazeye de sahip.
Savaş Kocaman | 16/09/2024
Çok değerli eserler bu sitede var kesinlikle bakılmaya değer
Yusuf Özkan | 26/08/2024
Baş ê serkeftin
H... D... | 26/08/2024
Siparişim çok hızlı ve iyi şekilde paketlenmişti teşekkürler
Ömer Tekin | 23/08/2024
Kaç yıldır kitapları bu siteden temin ediyorum harika bir yer
Ayrıca pirtukakurdi olması saygıya deger bir kitap alışveriş
Sitesi.
MEHMET Yıldız | 09/07/2024
Bulunmayan kitapların bulunduğu, kaliteli hizmetin adresi, ender bir kitapevi...İsminin kürtce olması da ayrıca sebeb-i tercîhim...
Bilal Kaya | 27/05/2024
Aaaaaa
Eyüp Emre Aydın | 19/05/2024
Yedinci Gün <font color="black" face="verdana">Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.Kapaktaki Çizim: İhsan Oktay AnarKitaptan bir bölüm: <i>Benzin tankları da doldurulduğunda vakit gece yarısını çoktan geçmişti. Zeplinin kumanda kabinine önce Selahattin çıktı ve alavereye tırmanıp motör kabinine geçti. İhsan Sait ve İdris Dede ise ahşap merdivenden kumanda kabinine çıktılar. Aman Baba, aşağıda amelelerin başındaydı.Yukarıdaki kumanda ve motör kabinlerinden yirmişer uçlu iniş palamarları sarkıtıldı. Aşağıdaki Aman Baba’nın emriyle 60 kadar amele bu palamarlara asıldı. Aman Baba’nın, ‘Hazır ol! Dikkat! Şimdi!’ demesiyle, bu iş için görevli ameleler, zeplini kum torbalarına bağlayan halatları baltayla kopardılar. İşte tam bu anda palamarlara var güçleriyle sımsıkı asılan adamların ayakları yerden kesilir gibi oldu.Aman Baba korkuyla, ‘Herkes palamarlara!’ diye bağırınca geri kalan ameleler de telâşla koşuşturup halatlara asıldı ve tepesi neredeyse hangarın tavanına değen zeplin hasar görmekten böylece kurtuldu. Aman Baba, ‘Haydi arslanlarım! Göreyim sizi!’ diye haykırdıktan sonra, adamlar kendilerini paralayarak, zeplini hangardan dışarı çekmeye başladılar. Göklere yükselmek için can atan bir ejderhaya benzeyen hidrojen dolu devâsâ hava sefînesinin halatlarına asıldıkları için, zaman zaman ayakları yerden kesili kesiliveriyor, yerden yükseldikleri böylesi durumlarda, sanki boşlukta koşuyorlarmış gibi bacaklarını sallıyorlardı.Nihâyet dışarı çıktıklarında bu kez kendi terleriyle değil şiddetli yağmurla ıslandılar. Üstelik zeplini oraya buraya kımıldatan şiddetli rüzgâr amelelerin işlerini zorlaştırıyordu. Aman Baba, ‘Palamarları sakın bırakmayın! Kur’ân-ı Kerim’e nasıl yapıştıysanız halatlara da öyle yapışın! 40 adımımız kaldı!’ diye bağırdığında amelelerin çoğunun tâkati tükenmişti. Nihâyet zeplini hangardan yeterince uzağa götürebildiler. Ama hemen hepsi sıfırı tüketmişti.Çok geçmeden zeplindekiler palamarları aşağı bıraktılar. Hava sefînesinin kumanda kabininde, İdris Dede açtığı iskele ve sancak pencerelerindeki mesnetlere makinalı tüfekleri rapt ederken İhsan Sait, makina dâiresi telgrafının kolunu geriye çekti ve muhabere borusundan motör kabinine, ‘Selo! İskele ve sancak motörleri marş! Yarım yol ileri!’ diye bağırdı.Selahattin manyetoları çevirip irtifâ motörlerini gürül gürül çalıştırınca, zeplinin dört pervânesi birden, ‘Flap!….. Flap!.. Flap! Fırrrrrrrrrrrr!’ sedâsıyla dönmeye başladı. İhsan Sait kordona asılıp kıç safra tankından su boşaltınca, zeplin bir süre kuyruk havada yol aldı. Ancak dümeni kırıp hava sefînesini, rüzgârın estiği yere döndürdükten sonra, baş safra tankının valfına bağlı kordona, meyil saati 14 dereceyi gösterene kadar asılır asılmaz, aşağıdaki herkesin üzerine zeplinden ‘Foşşşşşş!’ diye su boşaldı. Zeplin artık olması gerektiği gibi, pupasını rüzgâra vermiş, burun yukarı seyrediyor, o karanlık gecede ve yağmur altında göklere yavaş yavaş tırmanıyordu! Allâh nazardan saklasın, bu koskoca hava sefînesi gerçekten muhteşemdi! Maşâ’allâh, Bârekallâh, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh! Fakat maateessüf, işte tam bu esnâda, bir tâlihsizlik kapkara yağmur bulutlarını dağıttı ve dolunayın ışığı zeplini bir süre gün gibi açığa çıkardı.</i>Sayfa Sayısı: 240Baskı Yılı: 2012Dili: TürkçeYayınevi: İletişim Yayıncılık </font> ILETISIM065
Yedinci Gün

Recommend

*
*
*
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.